Türk futbolunda Süper Lig , 3. Lig ve BAL Ligleri olmadığı, sadece 1. ve 2. Liglerin oynandığı dönemlerde, Trabzonspor 2.Lig Kırmızı Grup’da şampiyonluk mücadelesi veriyordu.
Şampiyonluktaki tek rakibi PTT takımı ile Ankara’da şampiyonluk maçına çıktı.
O dönemde de, deplasmanda en fazla taraftar toplayan takım unvanını, o küçük stadyumda 16 bin taraftarını toplayarak rekor kıran Trabzonspor, bunu yıllar, yıllar sonra İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadyumu’nda 61 bin taraftarıyla tribünlere gelerek, kendi rekorunu, yeni bir rekoruyla tarihe gömmüştü.
O unutulmaz günde 26 Mayıs 1972’de; son haftanın şampiyonluk maçında, Ankara’da PTT takımı Zeki’nin uzak mesafeden attığı golle, Trabzonspor’un 1. Lige çıkma şansını bir yıl daha ertelerken, Trabzon kenti adeta mateme bürünmüştü. Kaçan bu şampiyonluğun ardından, o zamanki mevcut yönetim, yeni sezon için biraz da maddiyatsızlıktan etraftaki profesyonel takımlarda oynayan Trabzonlu iyi oyuncuları toplayarak, yeni den bir takım kurmuş ve kısa bir süre sonra da şampiyonluk ipini göğüslemişti.
Demek ki PTT mağlubiyeti, Anadolu’da bir devin doğmasına sebep olacakmış. O zaman iyi ki de mağlup olmuş. Her şerde bir hayrın olduğu gibi sanırım.
Tarihler 1976 yılını gösterirken o sezon sağ açıkta, sokak futbolundan geldiği belli olan, dar alanda attığı kısa ve seri çalımlarla rakip defansı oyuncularını birbirine kafa kafaya çarptıran ve gol krallığı yarışmasını tek golle kaçıran İhsan Sakaloğlu, 2. Lig Beyaz Grup’u şampiyonluk yolunda oynadığı futbolla adeta sallamıştı.
*
Ev hanımı merhum Hacı Fatma ile Trabzon Sigorta Hastanesi’nden emekli merhum Fahri Sakaloğlu çiftinin, 6 çocuğundan biriydi. H.Avni Aker Stadyumuna ve Yavuz Selim Sahası’na 500 m. mesafede olan Yenimahalle Bahçeli Evler’de oturmaları da, profesyonel futbolla tanışmasına en etken olan nedenlerden biriydi.
Evde 4 kız , 1 de erkek kardeşi vardı. 1962 doğumlu erkek kardeşi de kendi gibi futbolla büyümüş, İdmanocağı’nda takım kaptanlığı yapmış, gol kralı olmuş ve Trabzonspor ‘un bir dönem 2.ligdeki pilot takımında santrafor olarak forma giymiş, ardından da değişik profesyonel takımlarda yine santrafor olarak forma giymiş olan Gökhan Sakaloğlu idi.
Annesinin erkek kardeşlerinden biri ise aynı evde üst katta oturuyordu. O da A Milli takımın formasını ve defalarca Trabzonspor’un formasını giymiş olan rahmetli Mustafa Gedik idi. ( Joker Mustafa ) Trabzonspor’da Şenol Güneş’in yardımcı antrenörlüğünü yaptığı bir dönemde, yakalandığı rahatsızlıktan dolayı 1995 yılının mayıs ayında, ağabeyinin doktor olduğu ve tedavi gördüğü Samsun’da defnedilmişti.
Sağ açık İhsan, tipik bir terazi burcu,1950 yılının bir Ekim günü Trabzon’un yüksek kesimlerindeki eski adı Şinek olan Çaykara ilçesinin, Sultan Murat Yaylası’nda dünyaya geldi.
İlkokulu Trabzon’un Ayasofya Mahallesi’ndeki Fatih İlkokulunda, orta ve liseyi ise Trabzon Lisesi’nde, öğrencilerin şapka taktığı dönemde okudu. O dönem takımdaki oyuncuların birçoğu gibi o da üniversite de okuyor, hem de Trabzonspor formasını giyiyordu. Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Kimya-Biyoloji Fakültesi’nde 2. sınıfta okurken, 1. Lig’in (Dönemin Süper Ligi) iyi takımlarından Adanaspor’a iyi bir ücretle transfer olunca, okulu yarım bırakmak zorunda kalmıştı.
İlerleyen yıllarda daha sonra da tekrar Açık öğretim Fakültesini (AÖF) okumaya başlamıştı ki, bu eğitimini de 3. sınıfta yine futbol ile alakalı olarak terk etmek zorunda oldu.
Böyle şeylere önem vermediği için, yıllardır medyaya konuşmaya sıkılıyordu. Adeta kendi kabuğuna çekilmişti ve ısrarlarım sonucu bizi kırmadı İhsan Sakaloğlu ve söze ‘’O zamanlar yani 1960 yılların ortalarında Trabzon Lisesi’nin önünde mahalle maçları yapardık.‘’ diye başladı ve hiç elinden bırakmadığı uzun filtreli sigarasından bir fırt daha çekerek devam etti: ‘’Herhalde oralardan gördüler beni , Sotka’dan şimdi rahmetli Şakir Bali ( İlerleyen yıllarda o da Trabzonspor’da kısa bir dönem forma giymişti. ) ile beraber beni rahmetli Gara Necati (Necati Funda) elimizden tuttuğu gibi sarı-siyahlı İdmanyurdu Kulübü’ne getirdi. Babam futbol oynamama o zamanlar çok kızardı. Rahmetli babamdan gizli gizli idmanlara, maçlara, gittim, geldim bir müddet. Sarı siyahlı kulübümüz o zaman Boztepe Mahallesi’nde idi. Ben çalışmalara Yenimahalle’den, Boztepe’ye yürüyerek gider gelirdim, o yıllarda ne doğru dürüst dolmuş ne de belediye otobüsü vardı.’’
O dönemlerde 17 yaşında olan ve bireysel kabiliyeti üst düzeyde olan İhsan, ilk lisansını böylece İdmanyurdu’nda çıkarırken, o yaşta A takım formasını 3 yıl giydi. Bu 3 yıl karşılığında da, sadece önemli bir Yolspor maçı sonrasında galibiyet primi olarak 25 lira aldığını söyledi.
*
İdmanyurdu’nda sağ açık olarak oynarken, Trabzon karmasına seçildi.
Türkiye Şampiyonası’nda o yıl Türkiye 4. olurken, bir dahaki Türkiye Şampiyonası’nda, Trabzon Gençlerbirliği forması altında toplanan karma da, Türkiye şampiyonu olduklarını hatırlatarak devam etti: ‘’Bu şampiyonluk, aslında Trabzonspor’un bir kaç yıl sonra gelecek olan devriminin ayak sesleriydi. Antrenörümüz geçtiğimiz aylarda rahmetli olan Ahmet Armutçuydu. Yıl sanırım 1971 ya da 1972 idi. Bu şampiyona da 5 golle gol kralı oldum ve ardından 1972 yılının sezon başında Trabzonspor’a transfer oldum. Antrenörümüz Mustafa Ertan idi. İlerleyen haftalarda da yerine Ahmet Suat Özyazıcı göreve gelmişti.
2. Lig’de iki grup vardı. Bizim grupta ilk yıl, ilk 16 kişilik kadroya girmek için mücadele verdim, zaman zaman 16’ya girdim… İkinci yılımda ise ilk 11’de sağ açık oynamaya başladım ve 11 gol attım. Bir gol farkla 12 golle Eskişehirdemirspor’dan bir oyuncu gol kralı olmuştu , adı aklıma gelmiyor şimdi… ‘’
Söyleşimiz devam ederken İhsan Ağabeyimiz arkasına yaslandı bir elinin avucuyla beyazlamış sakalını sıvazladı, soğuk birasından bir yudum aldı, bir sigara daha yaktı, ilk dumanı havaya, ikinci dumanı ayaklarına doğru üfledi ve sohbetimize devam etti. ‘’Şampiyon olduğumuz sezon, kendi evimizdeki son maç öncesindeki karşılaşmada, iddiası olmayan Eskişehirdemirspor ile oynayacaktık. Gol kralı olan oyuncu saha içerisinde ısınırken yanıma geldi, dedi ki ‘İhsan Abi, siz nasıl olsa şampiyonluğu garantilediniz, bırak da ben gol kralı olayım bari Abi.’ Ben de bir şey demedim. Maç başladığında 10 golüm vardı. Bir top istemeden ayağıma çarpıp gol oldu 11 gole çıktım. Son karşılaşmamız İstanbul’da Sarıyer’leydi. Şampiyonluğu garantilemiş olarak bu maça çıktık. Maçın 66-67. Dakikalarıydı sanırım. Ben bir penaltı yaptırdım. Haliyle penaltıyı kullanacağım ve gol kralı olacağım. Stoper rahmetli Kadir Özcan gözümün içine baktı sen at diye, Hüseyin Tok atmamak için uzaklaştı, skor 0-0 idi. Ahmet Suat hoca, kenardan devreye girdi, Kadir’in atmasını istedi. Kadir moralsiz bir şekilde topun başına gitti çekti, atamadı. Anlayacağınız Suat hoca benim o yıl gol krallığımı resmen yedi. ’’
*
Şampiyonluktan sonra ilk kez 1. Lig ile tanışan Trabzonspor, o sezon İhsan Sakaloğlu ile 2 yıllık mukavele karşılığında 50 bin liraya anlaşırken, aynı şartlarda Rizespor’dan bir başka Trabzonlu oyuncu Ali Kemal Denizci’yi de renklerine bağladı.
‘’Trabzonspor bizle sözleşme yenilemeden, o sezonun iki flaş ismiydik. Ben ve Ali Kemal. Kayserispor o ara ikimizi kaçırdı.‘’ diyerek, sözlerine devam eden Sakaloğlu : ‘’Transfer bedelinin çok daha fazlasını verme sözüyle, bizi Kayseri’ye getirdiler, Erciyes dağında bizi misafir ettiler. Bize önce 5‘er bin lira çıkarıp harçlık verdiler, iyi para. Daha sonra araya Trabzon’da banka müdürü olan rahmetli Özkan abi, nam-ı diğer Piç Özkan diye tanınırdı. Özkan Kerimoğlu girdi, Allah rahmet eylesin. O da iyi futbolcuydu namı da oradan geliyor. Bizden önce oynamıştı, eski futbolcular Tolgay ve Tugay Kerimoğlu’nun da babasıydı. Ayrıca, araya Trabzon Belediye Başkanı rahmetli Sefer Özgür girdi. Kayseri belediye başkanını aradılar, bu işi çözmesini istediler. Bizi bırakmalarını ve Trabzon’a geri göndermelerini istediler, daha sonra Kayserisporlu idareciler üzgün bir vaziyette yanımıza geldi. ‘‘Çocuklar bu iş olmayacak her halde, siz en iyisi Trabzon’a dönün.’’ dediler. Ardından, gönlümüzü almak için, bize 5’er bin lira daha harçlık verdiler ve bizi geri gönderdiler, biz de geldik Trabzonspor’a iki yıllık imza attık. ’’
İhsan Ağabey’in yüzü ve futbol stili futbolu yıllar önce bırakmış dünyanın en ünlü on futbolcusundan biri olarak gösterilen ve de yakışıklı bir siması bulunan İrlandalı George Best’e benzetilirdi. En muhteşem zamanlarını Manchester United forması altında geçirmişti. Best ‘’Eğer biraz çirkin olsaydım, ne Pele’nin, ne Maradona’nın adı hatırlanırdı.” diyerek, üst düzey futbolculuğuna dair damga vurmuş bir sözüdür. Yani çevresindekilerin, özellikle kadın ve eğlence dünyasının kendisini rahat bırakmadığını hatırlatmış ve Avrupa futbolundan uzaklaşarak, alakasız bir lige ABD’ye gitmesini sağlamıştı. Annesi Kıbrıslı bir Rum, babası da Kıbrıslı bir Türk olan, Belfast doğumlu Kuzey İrlandalı milli oyuncu Best, alkol batağından kurtaramayarak genç sayılabilecek bir yaşta, 59 yaşında bundan 18 yıl önce aramızdan ayrılmıştı.
İşte Trabzon takımında da iyi bir sağ açık olan; İhsan Sakaloğlu ve Ali Kemal Denizci, yani bu iki arkadaş, aynı mevki için forma mücadelesi vermeye başlaması da, işin ilginç bir yanıydı.
1. Ligde ilk yıllarında lig 9. olan bordo-mavililerin, ligdeki 2. yıllarında şampiyon olmaları, Türk futbolunda yeni bir çığır açarken , gollerden üç tanesine de İhsan imza atmıştı. Özellikle 6 pas denilen dar alan içerisinde attığı çalımlarla oyunun kaderini değiştirebiliyor, rakip takımın defansına örümcek ağlarını örebiliyordu.
Gelin gerisini yine İhsan ağabeyimizden dinlemeye devam edelim: ‘’ Ali Kemal ile hem komşu mahallemizden, hem mahalle maçlarından beri tanışırdık. O, Faroz takımında, ben Yenimahalle’de oynardım. Çok iyi de iki arkadaştık. Bekardık, birbirimizin evinde yer içerdik. Rahmetli annelerimiz ikimize de sofra kurardı. Kendi mahallesinden bazı insanlar gelir benim yanımda onun futbolunu eleştirir, çekiştirirlerdi ama ben onları konuşturmaz, hatta terslerdim. Halen daha iyi arkadaşız Ali Kemal’le. Şampiyon olunca 1. Lig’de 8 bin lira şampiyonluk primi aldık. Motor bisiklet almıştım o parayla da. ‘’
Sakaloğlu , Kıbrıs Barış Harekatı’ndan bir yıl sonra, 1975 yılının yazında Kıbrıs’taki turnuvada, Kıbrıs Barış Kupası’nı kazandıklarını da ifade ederek anlatmaya devam etti: ‘’Ali Kemal sakatlıktan yeni çıkmıştı, henüz oynayamıyordu. Benim de dediğim gibi iyi arkadaşımdı. Bakın şimdi; bir gün, bir maçtan (Sarıyer maçı olabilir) bir gün önce gittim, Suat Hoca’ya dedim ki: ‘’ Hocam, benim yerime yarın Ali Kemal’i oynat, adamın kendine özgüveni gelsin. Hangi maçtı hatırlamıyorum oynattı Ali Kemal’i, ben de yedek çıktım. O gün Ali Kemal formayı aldı ve çok da iyi oynadı ve o gidiş oynadı, patladı gitti. Anlayacağınız formamızı kendi elimizle yine arkadaşımıza verdik, gerçi hiçte pişman değilim. ‘’
*
Sağ açık İhsan, kendi isteği dışında o sezon sonu Adana’ya satıldı. Adanaspor’a fena sayılmayacak bir bedelle transfer oldu. Adana‘da Eğitim Fakültesi yoktu, eğitimini başta da dediği gibi, yarım bırakmak zorunda kalmıştı. Adanaspor’a transferi gerçekleştiğinde turuncu- beyazlılarda iki Trabzonlu oyuncu vardı, Sinan ve Köksal Mesçi . Ardından Trabzonspor’dan Şener ve İskenderunspor’dan Burhan’da, Adanaspor’a transfer edilince, güney ekibinde beş Trabzonlu oyuncu buluşmuş oldu.
İki yıllığına 250 bin liraya anlaştığını belirten ihsan: ‘’ Bu paranın yarısını peşin aldım. Ankara’da bir akrabamızın elektrikli fırın fabrikasına ortak olduk. Zamanın Başbakanı Tansu Çiller kararlarıyla bir çok yer gibi, bizim de fabrikamız battı, paramızda uçtu gitti tabi. Bu arada Adanaspor‘da skorlar iyi gitmeyince, bizi Trabzonlu çete olarak suçlu ilan ettiler. Sezon sonundan itibaren göndermeye başladılar bizi. Ben 2. yılımın devre arasında kiralık olarak 2. Lig’e Urfaspor’a gittim. Yarım sezonluğuna 40 bin lira almıştım. O arada askerlik geldi kapıya dayandı. O sıralar eski antrenörlerimden Şükrü Ersoy, Denizlispor’un teknik direktörüydü, bana gel askerliğini burada yap, hem de bizde oyna, sözü verince,
Denizlispor’un yolunu tuttum, vatani görevimi de orada yaptım. 20 bin lira da yeşil-siyahlı yeni takımımdan almıştım. Denizlispor’da kötü gitti, kadro dışı kalmıştım. Askerlik bitti, Trabzon’a döndüm. C-B ve A teknik direktörlük kurslarına katıldım, diploma aldım ama hiç bu işi yapmadım.’’ diye konuştu.
‘’Aslında ben bu futbol dünyamda ne yaptıysam, kendi kendime yaptım‘’ ifadesine yer veren İhsan Ağabey’imiz için, profesyonel futbol bitmiş, artık yaşam mücadelesi başlamıştı. Kendinden büyük ablasının eşi , KTÜ mezunu Ürdünlü bir eniştesi vardı. Kuveyt’ de çalışıyordu. Bir gün kendisiyle çalışması için onu yanına çağırdı, yani Kuveyt’e…
‘’Farklı bir dünyaya yelken açmıştım.’’ diyen Şinekli İhsan, önündeki bir paket sigaranın dörtte birini bitirmişti neredeyse, biz ise konuşmaya devam ediyorduk ‘’Tam 4,5 yıl Kuveyt’te çalıştım. O süre içerisinde orada işçilerle‘’ Türk gücü ‘’ adında bir futbol takımı kurduk . Takım kaptanı olarak da onlarla oynadım. Bir gün güzel bir stadyumda tıklım tıklım bir seyirci önünde, Kuveyt Ligini 2. tamamlayan bir takımla özel maç yaptık. Türk taraftarlar bir tarafta, Arap taraftarlar bir tarafta ama gücümüzde orta da, yıllar sonra forma giydim, biz işçilerden kurulu bir takım doğru dürüst futbol oynamış arkadaşlardan bir ekip, bir ben vardım futbol geçmişi olan, Araplar ‘’Yaşın genç olsaydı alırdık seni.’’ dediler. Kendi kendime güldüm ve içimden, genç olsaydım bir petrol rafinerinizi bana bağlardınız.’’ dedim. Nitekim bizi 6-0 yendiler. Haliyle görsel açıdan unutamadığım bir gündü o gün, Arap topraklarında…’’
*
Sakaloğlu, Türkiye’ye döndükten sonra bekarlığa veda etti, evlendi. Bir 12 Eylül günü ihtilal den 8 yıl sonra, 1988’de Emine Altunbaş ile dünya evine girdi. KTÜ’de Kamu Yönetimi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü mezunu Gökçen adında da yetişkin bir kız babası.
Trabzonsporlu İhsan, evlenince bu arada Ankara’da yine işe koyuldu. Bir market açtı, yürümedi. Sonrasında yine futbolun bir kenarından tuttu. Devamını kendinden dinleyelim isterseniz: ‘’Sağ olsun ağabeyimiz İskender Önal, ön ayak oldu da Türkiye Futbol Federasyonu’nun Trabzon Bölge Müdürlüğü’nde göreve başladım. 2010 yılında emekli oldum. Hanımda KTÜ’den emekli oldu. Benim kardeşim Gökhan’da, dayım Mustafa Gedik’te, benim gibi Trabzonspor’da oynamıştır. Rahmetli dayım Mustafa Gedik benden yaşça küçüktü ama dayımdı. Yenimahalle’deki baba evimizde yıllarca altlı, üstlü oturduk.‘’
Bundan dört yıl önce, uzun süre tedavi gören eşi Emine Hanım’ı rahatsızlığı nedeniyle kaybeden Sakaloğlu, kızını da evlendirip gelin olarak Kayseri’ye gönderince, saha içinde yalnız değildi ama ev de yalnız kaldı.
Trabzon’un 2 No’lu Beşirli Mahallesi’ndeki kendi evinde oturuyor. Gündüz boş vakitlerini, Yenimahalle Bahçeli Evler’de kimsenin yaşamadığı baba evinde geçiriyor ya da Papara Park’taki ‘Trabzonsporlu Profesyonel Futbolcular Derneği’ çok nadirde olsa bazen uğruyor, arkadaşlarıyla sohbet ediyor.
‘’ Ben, Mustafa Kemal Atatürk hastası bir adamım ‘’
Kendisinin, Mustafa Kemal Atatürk hastası bir adam olduğunu her zaman vurgulayan İhsan ağabeyimiz, söyleşimizi bir anısıyla şöyle noktaladı.
‘’Trabzonspor’da iyi dönemlerimizin olduğu zamandı. SSCB‘de komünizm dönemi, Ruslar sınırlarında kuş uçurtmuyor ve takım olarak özel maçlar yapmak için Rusya’ya gidiyoruz. 1970’li yılların sonuydu sanırım. Güçlü Rus takımları vardı. Orada oynadığımız 3 karşılaşmada da bir beraberlik, bir mağlubiyet, bir de galibiyet aldık. Ayrı ayrı şehirlerde oynadığımız maçlarda Dinamo Moskova ile 0-0 berabere kaldık. Shakhtar Donekts’e 1-0 yenildik. Dinamo Tiflis’i de Serdar Bali’nin golüyle 1-0 yenmiştik. Neyse, uçakta teknik heyet, yöneticiler, biz varız. Moskova’ya hareket ettik. Ben uçakta zamanın solcu gazetelerinden ‘Yeni Ortam‘ gazetesini okuyorum. Havadayız, yanıma malzemeci kuş Mehmet ( Yazıcı ) geldi, kulağıma eğildi ‘ İhsan, başkan seni arkaya çağırıyor. ‘ dedi. Baktım başkanımız Şamil Ekinci uçağın arkasında Rus bayan hosteslerle ayak üstü sohbet ediyor, onlarla bir şeyler konuşuyor. Kalktım yanına gittim ‘ Buyurun başkanım. ‘ dedim. Döndü bana ‘‘Bak İhsan dedi, hostes kızımız uçakta bizim dağıttığımız pastalardan kalan bir tanesini, peçetesine sardı çantasına koydu, evindeki çocuğuna getirecekmiş. İşte Rusya’da durum bu.’’ dedi. Yani başkan bana bir şeylerin çağrışımını yapmak istedi, ben de ortamın şeklini bozmadan yarı ciddi, yarı şaka başkana tebessüm ederek dedim ki:‘’ E, başkanım bilseydik alırdık onlar için bir kilo pasta da verirdik onlara uçakta, onlar da alırdı getirirdi evine.’’ dedim, hafiften de gülerek döndüm ve koltuğuma gittim, oturdum.
Kardeşlerinden üçü Ankara’da, ikisi Trabzon’da yaşayan İhsan Abi, şimdilerde Beşirli’deki evinde, arka balkondaki onlarca çiçeğine bakıp, onlarla hasbihal ediyor ya da Yenimahalle Bahçeli Evler’de kimsenin yaşamadığı baba evine giderek, bir iki arkadaşıyla hem sohbet ediyor arada iki kadeh de atarak, eskileri yad ediyor.
Şimdi olsaydı, bonservis bedeli en az 7-8 milyon Euro olurdu dersem inanın.
O da, ansızın kayıp giden yıldızlar gibi gitti. Sakaloğlu’na ‘’Allah selamet versin’’ diyelim.
Bence o, Trabzonspor camiasından alacaklı ama onu da helal ettiğine eminim.