CHP Genel Başkanı Özgür Özel, dokuz şehit verilmesi nedeniyle olağanüstü toplanan MYK’nın ardından açıklama yaptı. “Elbette evlatlarımızın kanı yerde kalmaz, evlatlarımızın kanı yerde kalmayacak diyorsunuz; evlatlarımızın kanının üzerine silah arkadaşlarının kanı dökülüyor” diyen Özel, “Bugün susarak, ezberleri tekrarlayarak; hiçbir şey değişmeyecekmiş gibi kabullenerek, bugün sessizlikle birilerinin suçunu örterek durulacak gün değildir. Artık bu düzen değişecek. Kararlıyız. Askerlerimiz için, vatanımız için, birliğimiz bütünlüğümüz için bundan sonra sorumlular sorumluluklarını yerine getirene kadar; kasta varan kusurları ortadan kalkana kadar, kendi siyasi çıkarları için iç politikayı, dış politikayı, milli güvenlik politikalarını alet etmeyi bırakana kadar; bu ülkenin bir gerçek Cumhuriyet, gerçek demokrasi olduğunu idrak edene kadar ana muhalefet partisinin görevinin de peşlerinden yürümek değil, doğru yolu göstermek olduğunu onlar anlayana kadar doğruları söylemeye, bildiğimizi söylemeye devam edeceğiz” diye konuştu.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Pençe-Kilit Harekat Bölgesi’nde dokuz şehit verilmesinin ardından bugün olağanüstü olarak toplanan MYK toplantısının ardından CHP Genel Merkezi’nde açıklama yaptı.
Özel şunları söyledi:
“Dün, Pençe-Kilit Operasyon bölgesinden gelen ve tüm ülkemizi, tüm milletimizi tarifsiz bir acıya boğan haberlerle sarsıldık ve kahrolduk. Üs bölgesine, terör örgütü PKK tarafından gerçekleştirilen sızma girişiminde dokuz askerimizi, dokuz vatan evladımızı kaybettik. Üsteğmenimiz Gökhan Delen, Uzman Çavuşlarımız Serkan Sayın, Hakan Gün, Ahmet Köroğlu; Sözleşmeli erlerimiz Müslüm Özdemir, Kemal Batur, Emrullah Gülmez, Murat Atar, Muhammed Tunahan Evcin şehit oldular. Şehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet, yaralı askerlerimize acil şifalar; milletimize, ailesine, ailelerine başsağlığı diliyoruz. Son bir ayda 25 askerimiz şehit düştü. 25 eve, haneye ateş düştü. 25 annenin, babanın, kardeşin yüreklerine ateş düştü. Her gelen şehit haberinden sonra lanetledik. Her gelen şehit haberinden sonra kınadık. Her gelen şehit haberinden sonra Allah’tan rahmet diledik.
SON BİR AYDA ŞEHİT OLAN 25 ASKERİMİZDEN 23’Ü PENÇE-KİLİT OPERASYON BÖLGESİ’NDEN: İktidar partisi uyarıları dinlemek, önlem almak yerine sanki alışılmış bu haberlerde, ezberlerini tekrar etmeye devam ettiler. Son bir ayda şehit olan 25 askerimizden 23’ü Pençe-Kilit Operasyon Bölgesi’nden. Kasım, Aralık ve Ocak aylarında aynı üs bölgesine; rakımı, koordinatları bilinen; Twitter’de gezen, benim tekrar etmeyeceğim, aynı üs bölgesine üç saldırı oldu ve toplam 19 şehidimiz var, o üs bölgesinden.
Şimdi hatırlamak ve hatırlatmak gerekiyor. Daha 20 gün önceydi, 23-24 Aralık’ta; Pençe-Kilit Bölgesi’nde bir gün arayla toplam 12 şehit verdik. Biz CHP olarak o tarihlerde; derhal Meclis’in bilgilendirilmesini, Milli Yas ilan edilmesini istedik. Bölgedeki askerlerimizin can güvenliğinin sağlanması için gereken her türlü adımın atılmasını talep ettik. Sorumluluk makamlarında oturanlara sorumluluklarını hatırlattık. Bölgedeki endişelerimiz ile ilgili iktidara sorular yönelttik. 26 Aralık’taki Grup Toplantımızda, artık yeter dedik. Artık yeter, şehitler gelmesin; artık yeter, ne yapılacaksa yapılsın; kimin üzerine ne sorumluluk düşüyorsa düşsün; artık yeter, bu işe bir çare bulunsun dedik.
BU SORULARA 18 GÜNDÜR TEK BİR YANIT ALAMADIK: Ve şu soruları sorduk: Dedik ki 20 aydır süren Pençe-Kilit Harekatı’nın siyasi ve askeri hedefleri nedir, bu hedeflere ulaşılma durumu nedir? Harekatın başarısı ne durumdadır? Dedik ki, bölgedeki teröristlerin faaliyetlerine ilişkin istihbarat temininde bir zafiyet var mıdır? Yine sorduk, teröristlerin saldırıları üs bölgelerinin mevsimsel koşullara karşı yeterli korumaya, gerekli tahkimata sahip olmaması sebebiyle mi önlenemiyor? İnsansız Hava Araçlarının, mevsimsel koşullar nedeniyle uçamadığı durumlarda, gözetleme faaliyetlerindeki eksiklikleri giderecek ilave tedbirler alınıyor mu, diye sorduk. Üs bölgelerindeki termal kamera ve benzeri gözetleme sistemleri nicelik ve nitelik olarak yeterli mi? Yetersizse bu eksiklikler hızla giderilmiyor diye sorduk. ve özellikle altın saat olarak tabir edilen süre içinde, sağlık desteği, tıbbi müdahale için imkan ve kabiliyetler yeterli mi; askeri sağlık sisteminin ilga edilmesinin askeri hastanelerin kapatılmasının bu zafiyetteki payı nedir, diye sorduk. Daha önce her timde bulunan askeri doktorlar yerine, şimdi o doktorların bulunmaması, ihtiyaç olduğu zaman sivil doktor görevlendirilmesi nasıl zafiyetler yaratıyor özellikle sorduk. Bu sorulara 18 gündür tek bir yanıt alamadık.
BİZ GARA’DA DA İMZA ATMADIK, SİZ DE ATMAMIŞTINIZ, NE DEĞİŞTİ: Biz o günlerde sorumluları meşrulaştırma çabalarına alet olmadık. Onları meşrulaştırmak, sorumluluklarından kaçmak, bu soruları yanıtlamamak için onların peşine düşmedik. Onlarla aynı metne imza atmadık. Aynı A4’ün altında sorumlularla buluşup, onların sorumluluğunu hafifletme oyununa gelmedik. O gece biz, kendi bildirimizi kaleme aldık ve yayınladık. Neden imza atmıyorsun diyenlere; biz Gara’da da imza atmadık, siz de atmamıştınız, ne değişti de şimdi imza atıyorsunuz diye de sorduk. Şimdi de soruyoruz. O gün imza attınız, kendi bildirisini imzalayan ve kendi bildirisinde çok daha net ve sert bir şekilde; terörü lanetleyen, ortak bildiri kınamakla yetinirken lanetleyen CHP’ye sanki terör örgütünü koruyormuşçasına muamele yapacak kadar hadsizleştiniz, utanmazca davrandınız ve provoke ettiğiniz birtakım yandaşlarınızı, sosyal medyada hatta kutsal ibadethanemizde, üzerimize saldınız.
EVLATLARIMIZIN KANI YERDE KALMAYACAK DİYORSUNUZ; EVLATLARIMIZIN KANININ ÜZERİNE SİLAH ARKADAŞLARININ KANI DÖKÜLÜYOR: Peki şimdi ne oldu? O gün atılan imzalar, dün akşamki şehitlere mani oldu mu? O gün cevapsız bırakılan sorular, cevaplansaydı bu bahsettiğimiz eksiklikler giderilseydi; birbirinin tıpa tıp aynısı, dün akşamki hain saldırı dokuz evladımızı daha alabilir miydi? O gün üst üste iki kez altı şehit verip de arkadaş ne oluyor, bunun bir sonu gelmeyecek mi diyenlere vatan haini muamelesi yapmak kolay. Hadi, hadi attığınız imzalar durdursaydı şehitleri… O yüzden bu soruları sormaya, sorumluların arkasına dizilmemeye, itiraz etmeye, hak aramaya devam edeceğiz. Elbette evlatlarımızın kanı yerde kalmaz, evlatlarımızın kanı yerde kalmayacak diyorsunuz; evlatlarımızın kanının üzerine silah arkadaşlarının kanı dökülüyor.
EVLATLARIMIZIN KANI YERDE KALMASIN DEMEK YERİNE ARTIK EVLATLARIMIZIN KANI YERDE KALMASIN DİYORUZ: Biz evlatlarımızın kanı yerde kalmasın demek yerine artık evlatlarımızın kanı dökülmesin diyoruz. Bunun için de tedbir alın diyoruz, akılcı olun diyoruz. O üs bölgesinde kalınacaksa, güvenlik tedbirleri tam alınacak. Alınamayacaksa, o evlatlar orada feda edilmeyecek diyoruz. Sadece sırça köşklerinden oturup, konforlu kaloriferli evlerinden 25 derece sıcaklıktan tweet atmakla, önüne gelen terörist demekle olmuyor. Eksi 14 derecede can veriyor o çocuklar. ve onların briket evlerdeki annelerinin, babalarının yüreğine ateş düşüyor. Sadece senin attığın tweet düşüyor, başka bir şey düşmüyor ortaya.
SUÇÜSTÜ YAKALANAN İKTİDARIN YALAN TELAŞINI…: Kahramanmaraşlı şehidimiz Müslüm Özdemir’in ailesinin durumu… ve birkaç yönden suçüstü yakalanmış iktidarın yalan telaşını, bir kez daha herkese göstermeyi bir borç biliyorum. (Fotoğrafı göstererek) Müslüm Özdemir’in ailesi… Bu çadır. Bir sene sonra herkese evini vereceğim diye oyunu alan Recep Tayyip Erdoğan’ın yalanı, kandırdıklarının içinde bulunduğu durum; milyonlarca kişi var böyle. Şehit ailesinin yüreğine ateş, çadırda düşüyor. Geliyorlar, çadırı bayraklıyorlar. Sosyal medyada bu haberler çıkınca, vali beye yalanlatıyorlar. Konteyner verildi, falan… Sonra Mehmet Özhaseki, bugün kendi valisi yalanlıyor. Ne diyor? Konteyner vermiştik, ısınma gerekçesiyle çadıra geçmişler, konteyneri de depo olarak kullanıyorlar diyor. Ev yok, konteyner var; konteyner buz gibi, mecburen çadırın içini ısıtarak, çadıra geçen bir şehit ailesi. On binlerce, yüz binlerce ailenin durumu ortada… Ama şehit ailesinin içinde olduğu durum ortaya çıkınca briket evlere astıkları bayraklar, o camsız evlerden utanmayanlar; çadıra bayrak asmaktan utanmışlar, hemen diyorlar ki dezenformasyondur. Oysa herkes gerçeği biliyor. En niyetinde kendi bakanları Mehmet Özhaseki de durumu açıklıkla ifade eden paylaşımını yapmış.
GÜVENLİK TOPLANTISI SARAYLARDA, ACILAR ÇADIRLARDA: Kaymakam gidiyor, acı haberi çadırda veriyor. Ama güvenlik toplantısı sarayda yapılıyor. Güvenlik toplantısı saraylarda, sırça köşklerde yapılırken; acılar çadırlarda sıvasız evlerde, camsız evlerde, cam yerine naylon çekilmiş pencereli, soğuk evlerde çekiliyor.
ARTIK SUSMAYACAĞIZ: İktidar, artık sorumluluğunu gizlemeyecek. Artık susmayacağız. Artık yeter. Bu millet susmayacak, biz susmayacağız. Şehidin acısının üzerine konuşmayalım diye diye; yeni şehitler geliyor. Biz konuşmuyoruz, yeni şehitler geliyor. Bu oyuna artık, bu millet gelmeyecek. Herkes sorumluluğunu bilecek. Bugün gelen bütün şehitlerin sorumlusu Pençe-Kilit Operasyonunu planlayanların; bu planı niye yaptıklarını, hedeflerini, sürelerini, sonuçlarını, önlemlerini netleştirmemiş olmamasından, evlatlarımızı sürekli bu sorumsuzluğa ortak etmesinden kaynaklanmaktadır.
SESSİZ KALMAK MİLLİYETÇİLİK FALAN DEĞİLDİR: Bunlara sessiz kalmak, milliyetçilik falan değildir. Bunlara sessiz kalmamak milliyetçiliktir. Milliyetçilik askerin, milliyetçilik Mehmetçiğin; hakkını, hukukunu korumak hepimiz adına yaptıkları görevde en yüksek güvenliğin onlar için sağlanmasını talep etmektir. Bu ülkeyi bu acılara sürüklemek, sonra da sorumluların arkasına geçmek, milliyetçilik değildir.
Bugün 7 saat süren MYK toplantımızdan sonra; konuyu tüm yönleri ile değerlendirdik ve MYK bildirimizi paylaştık. Bizim bildirimiz ortada, altındaki imza CHP’ye, onun kurumsal kimliğine aittir, hepimize aittir. Öyle sorumluluk sahiplerinin imzalarının sağında, solunda; onlarla aynı A4 kağıdında buluşmayacağız. Ancak bildirimizle ortaklaşan tüm vatandaşlarımızla; aynı duydu durumunda buluşuyoruz. Artık yeter diyoruz. Artık yeter, artık yeter.
Mitingi, yaptığımız MYK toplantımızda; yarın saat 13.00’te yapılması planlanan mitingimizi; şehit cenazeleri ile aynı saate gelmesi, her ne kadar ilan etmeseler de, her ne kadar Suudi Kralın 90 yaşındaki ölümünde üç günlük yas ilan etseler de yarın milletimizle birlikte yasta olacağımız ve cenaze törenlerinde olacağımız bir günde, miting yapmayı doğru bulmadık. Miting kararı CHP’ye aitti. Ancak davetimize olumlu yanıt veren siyasi parti liderlerini, yarın katılacağını söyleyen siyasi parti liderlerini bizzat aradım. Katılım göstereceğini söyleyen siyasi partilere, arkadaşlarımız ayrı ayrı ulaştılar. Bu konudaki düşüncelerimizi aktardık, kendilerinin uygun görüşlerini alarak mitingimizi iptal ettik. Yarın şehitlerimizin yasını tutacağız.
MİLLİ GÜVENLİK POLİTİKALARI DANIŞMA KURULUMU VE DIŞ POLİTİKA DANIŞMA KURULU TOPLANACAK: Yarın 14.00’te, Milli Güvenlik Politikaları Danışma Kurulumuzu toplantıya çağırdım. Bu kurulumuz; ilgili MYK üyelerimiz, emekli askerler, güvenlik uzmanları ilgili iki komisyonumuzun sözcülerinden oluşan, toplam 11 kişiden oluşuyor. Komisyonumuzda altısı güvenlik uzmanı olan emekli askerler, beş tane de CHP’nin benim de içinde bulunduğum yetkilileri var. Milli Güvenlik Politikaları Danışma Kurulu toplantımızda bu durumu enine boyuna araştıracağız, bu konuyu enine boyuna tartışacağız. Bundan sonra da yeni oluşturduğumuz ilk toplantısını önümüzdeki günlerde yapmayı planladığımız bu kurulu, yarın öncelikle bu gündemle toplantıya çağırıyoruz. Bundan sonra da düzenli olarak gerekli çalışmaları yapıp, gerekli uyarıları en solut şekilde aktarmaya devam edeceğiz.
Ayrıca biraz önce sayın Genelkurmay Başkanımıza taziye amacıyla, CHP adına; telefonda görüşmek üzere kendisini aradım. Kendisinin bölgede olduğunu, operasyonların sürdüğünü, en kısa zamanda döneceklerini ifade ettiler. Bu vesile ile buradan, Sayın Genelkurmay Başkanının şahsında TSK’ya, kahraman ordumuza ve her mensubuna başsağlığı dileklerimizi iletiyorum.
Yarın 14.00’teki toplantımızın ardından saat 17.30’da Dış Politika Danışma Kurulumuzu da toplantıya çağırdım. Daha önceki dönemlerde hem dışişleri bürokrasisinde önemli görevler yapmış büyükelçilerimizin, hem de Dışişleri Bakanlarımızın bulunduğu bu komite ile de Adalet ve Kalkınma Partisi’nin şahsi, bir kişinin kararlarıyla yürütülen, özensiz, geleneksel dış politika anlayışımızı terk eden ve Hariciye birikimimizi reddeden bu anlayışın bizi dış politikada getirdiği durum ve milli güvenlik anlayışı açısından yarattığı tehditleri değerlendireceğimiz toplantımızı da yarın saat 17.30’da gerçekleştireceğiz.
NATO’NUN, ANA GÖREV VE FONKSİYONU; BİR ÜYESİNE YÖNELEN GÜVENLİK TEHDİDİNİ ORTADAN KALDIRMAKTIR: Öte yandan NATO’nun, ana görev ve fonksiyonu; bir üyesine yönelen güvenlik tehdidini ortadan kaldırmaktır. Buradan tüm müttefiklerimizi Türkiye’ye yönelen güvenlik tehdidine ilişkin olarak ne yaptıkları konusunda yakından takip ettiğimizin de bilinmesini isterim. Tüm müttefiklerimiz Türkiye’deki terör örgütleri ile ilgili nasıl davranıyorlar, hangi ilişkiler içindeler ve Türkiye’deki terör örgütlerinin faaliyeti bizim canımızı yakıyor. Bize yönelen bu güvenlik tehdidi tüm NATO’ya, NATO’nun en büyük üyesi, en kalabalık ordusuna sahip Amerika’dan tutun, en yeni üyesine kadar herkesi bağlıyor. Bu konuyu dikkatle takip ettiğimizi, tüm müttefiklerimiz açısından not ettiğimizin bilinmesini isterim. Bu ifadelerimizin yarın öğlen saatlerine kadar ilgili kriptolarla, ilgili mercilere aktarılacağı konusunda Türkiye’de görev yapan müttefiklerimizin temsilcilerinin gecikmeyeceklerini ümit ediyorum.
BU DÜZEN DEĞİŞECEK, KARARLIYIZ: Tüm vatandaşlarımıza seslenmek isterim: Bugün susarak, bugün ezberleri tekrarlayarak; hiçbir şey değişmeyecekmiş gibi kabullenerek, bugün sessizlikle birilerinin suçunu örterek durulacak gün değildir. Artık bu düzen değişecek. Kararlıyız. Askerlerimiz için, vatanımız için, birliğimiz bütünlüğümüz için bundan sonra sorumlular sorumluluklarını yerine getirene kadar; kasta varan kusurları ortadan kalkana kadar, kendi siyasi çıkarları için iç politikayı, dış politikayı, milli güvenlik politikalarını alet etmeyi bırakana kadar; bu ülkenin bir gerçek Cumhuriyet, gerçek demokrasi olduğunu idrak edene kadar ana muhalefet partisinin görevinin de peşlerinden yürümek değil, doğru yolu göstermek olduğunu onlar anlayana kadar doğruları söylemeye, bildiğimizi söylemeye devam edeceğiz. Bir kez daha milletimizin başı sağ olsun. Böyle acı günlerde, böyle olağanüstü gündemlerle karşınızda olmamak ümidiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.”